Tip I: Asemptomatik sinüs ağızları (pitler) vardır. Bu hastalarda daha önce ne akıntı ne de apse öyküsü bulunur. Pitler hemen daima naviküler bölgede, özellikle de orta hatta yer alırlar. Herhangi bir tedavi gerekmez. İyi bir kişisel hijyen (sık banyo, temiz ve pamuklu iç çamaşırı, geniş ve rahat pantolon ile uzun süreli oturmaktan kaçınma) önerilir.
Tip II: Akut pilonidal apse durumudur. Lateral bir insizyon ile drenaj ve sonrasında cerrahi tedavi yapılmalıdır.
Tip III: Daha önceden apse drenajı ya da akıntı öyküsü olan naviküler bölge sınırları içerisinde bulunan pitlerle veya sinüs ağızları ile kendini belli eden pilonidal sinüs olgularıdır.
Tip IV: Bir ya da daha çok sinüs ağzının naviküler bölge sınırları dışında olduğu olgulardır. Bu hastaların öyküsünde birçok kez apse oluşumu, drenaj ve akıntı atağı vardır. Yine bu hastalarda bazı sinüs ağızlarında aktif inflamasyon olabilir. Dikkat edilmesi gereken en önemli nokta posterior ağızların perianal fistül ile karışabileceğidir. Ayırıcı tanıda zorlanılan olgularda detaylı MR inceleme oldukça yararlıdır.
Tip V: Pilonidal sinüs cerrahisi sonrası rekürrens gelişmiş olgulardır. Önceki girişimin başarısızlığının en büyük nedeni hastanın naviküler bölge genişliğinin doğru tayin edilememesine bağlı olarak zamanla intergluteal sulkusta çukurun tekrar oluşmasıdır. Bu bakımdan ilk girişimde naviküler bölge sınırlarının doğru saptanıp lateralizasyonun ve sulkus düzleştirilmesinin hastanın anatomisine uygun şekilde yapılması gerekir. Biz önceki girişim ne olursa olsun bu olgularda cleft lift prosedürünü veya eğer presakral yağ doku kaybı söz konusuysa Karydakis flebini uyguluyoruz. Ancak nüks bazen başarılı bir sulkus düzleştirmesi sağlanmışken de genelde orta hatta, katlantı yerlerine uyan noktalarda tek bir pit olarak ortaya çıkabilmektedir. Bu durumda sadece pit eksizyonu yeterli olabileceğinden öncelikle denenmesi önerilmektedir.